Malzeme bilimi günden güne kendini geliştirerek karşılaştığı problemlere karşı etkili bir çözüm sunmayı hedefliyor. Teknoloji geliştikçe bir ürünün yapımında kullanılan malzeme bileşenleri de değişiyor. Bu değişimler bazen doğadan yararlanılarak yapılıyor bazense laboratuvar ortamındaki gelişmelerden faydalanılıyor. Pek çok malzeme türü ve bu türlerin farklı özellikleri sayesinde ortaya çıkan ürünler daha dayanıklı, uzun ömürlü ve yenilenebilir oluyor.
Malzemelerin kendi kendini onarması hayal ürünü gibi gelse de doğada aslında bunun pek çok örneği var. Ağaç gövdelerinin hasar aldığında moleküler olarak kendisini onarması, vücudumuzdaki kesiklerin zamanla iyon değişimi sayesinde yenilenmesi, uzun polimer zincirlerinin ısı alarak hareket edip çatlakları doldurması bu örneklerden sadece bazısı. Bilim insanlarımız doğadaki bu teknolojiden ilham alarak malzemeler geliştirmeye çalışıyor. Bu tür malzemelerin darbe aldığında oluşan çatlak ve çizikleri fark ederek moleküler tepkimelerle kendini tamir etmesi bekleniyor.
Bu tür malzemeler henüz dünyada yaygın olarak kullanılmıyor ancak gelecekte;
Otomotiv sektöründe araçlardaki boya çiziklerinin yok edilmesinde, elektronik cihazların ekranlarındaki çiziklerin kendini onarmasında, tekstil sektöründeki kolayca hasar alabilen ayakkabı ve montların kendini tamir etmesinde kullanılması hedefleniyor.
Kendini onarabilen malzemeler sayesinde sadece ekonomik kazanç değil aynı zamanda çevre temizliği konusunda da pozitif bir ilerleme sağlanıyor. Daha az atık, daha uzun ömürlü ve daha güvenilir teknolojiler karşımıza çıkıyor. Bu malzemeler bize doğadan alınan ilhamın, teknolojiyle birleştiğinde devrim niteliğinde gelişmeler yaratabileceğini gösteriyor. Sahip olduğumuz en büyük laboratuvarımız, doğamız, sayesinde bu malzemeleri daha yakından inceleyebilir ve en kısa sürede yaşamımızla birleştirerek hayatımızı kolaylaştırabiliriz!
