Doğduğumuz andan itibaren yaşama bir şekilde tutunmaya çalışırız. Yaş aldıkça kendi iyi ve kötü özelliklerimizi keşfeder, hayatımıza da buna göre yön veririz. Bazen bize karşı dışarıdan gelen sert bir eleştiri veya iç ısıtan bir övgü, kendimize dair daha önce farkında olmadığımız bir yönümüzü gün ışığına çıkarabilir. İnsanın kendine olan merakı çoğu zaman hafife alınamayacak kadar fazladır. Bu merakı tatmin edecek pek çok farklı cevap getirilmiştir: kişilik testleri, astroloji, falcılık… Her birinde kendimize ait bir cevap ararız. Bu cevapların bize özel ve biricik olduğunu düşünmemiz, doğal olarak cevaba olan inancımızı arttırır. Peki ya cevabımız sandığımız kadar bize özel değilse? İşte burada devreye “Barnum Etkisi” ya da bir diğer deyişle “Forer-Barnum Etkisi” giriyor.
Amerikalı araştırmacı ve psikolog Bertram R. Forer bu konuyu “kişisel doğrulma yanılgısı (fallacy of personal validation)” olarak adlandırsa da yaygın olarak bilinen “Barnum Etkisi” terimi ilk defa Amerikalı psikolog Paul Everett Meehl tarafından kendi makalesi olan “Wanted – A Good Cookbook”ta kullanıldı.
1947 yılında psikolog Ross Stagner tarafından yapılan çalışma aslında birçok gerçeği gözler önüne seriyordu. Stagner çalışmasında, birkaç yöneticiden kişilik testi yapmalarını istedi. Ancak test sonrası Stagner, yöneticilerin kağıtta verdikleri kişisel cevaplardan oluşan bir geribildirim yerine onlara, kendi cevaplarından bağımsız olan birtakım grafiksel analizler ve burçlar gibi genele hitap eden yargılar içeren bir geribildirim sundu. Sonrasında testi alan her bir yöneticiden, geribildirimlerin ne derece doğru olduğunu değerlendirmesini istedi. Sonuçlar ortadaydı: Yöneticilerin yarısından fazlası geribildirimlerin kendileri için doğru olduğunu söyledi ve neredeyse hiçbiri sonuçları yanlış olarak nitelendirmedi.
Hemen ardından 1948 yılında “klasik deney” olarak tanımlanan olayda, Forer, kendilerine test sonucuna göre kişisel kısa bir bilgilendirme verileceği söylenen 39 psikoloji öğrencisine “Diagnostic Interest Blank” adı verilen bir psikolojik test uyguladı. Bir hafta sonrasında ise öğrencilere “onlara özgü” bir dizi çıkarımlar verdi ve kendilerine ne derece uygun olup olmadığını sordu. Öğrenciler bu çıkarımların doğruluğunu 0 (zayıf derecede) – 5 (tamamen uygun) arasında değerlendirdi ve ortalama değer 4,30 olarak ölçüldü. Ancak öğrencilerin habersiz olduğu konu, aslında her birine aynı çıkarımların verilmiş olduğuydu.
Çalışmaların bize kanıtladığı gibi eğer siz de günlük hayatta maruz kaldığınız Barnum etkilerini açığa çıkarmak isterseniz, size iletilen bilgilere karşı “gerçek mi yoksa duymak istediğim mi?” sorusunu sormanız oldukça yerinde olacaktır. Günün sonunda hangisine inanmayı tercih ettiğiniz ise tamamen size kalmış.
Hazırlayan: Nur Nisa Turan