Dünyadaki artan nüfus ve buna bağlı olarak azalan kaynaklar, alternatif protein kaynakları üzerinde çalışmalar yapılmasına sebebiyet vermektedir. Geleceğin protein kaynağı olarak görülen ‘yapay et’, ‘temiz et’ veya ‘kültürlenmiş et’ de bu çalışmaların sonucunda bulunmuştur. Uzun süren çalışmalarla farklı üretim şekilleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri, biyomühendislik teknolojileriyle laboratuvar koşullarında hayvanlardan alınan küçük ölçüdeki doku parçalarının kök hücre olarak kullanılmasıdır. Bu kök hücreler, besin serumu ile karıştırılıyor. Oluşturulan karışımlar laboratuvar ortamındaki biyoreaktörlere yerleştiriliyor ve bir süre sonra ortaya kas hücreleri çıkıyor. Bu hücreler yapay et olarak adlandırılıyor. Bir diğer üretim şekli ise kanda bulunan proteinleri üreten genlerin bakterilere aktarılmasıdır. Bu yöntem, hayvansal tat katmak için kullanılıyor.
Yapay et çalışmalarına ilk olarak 2013 yılında Hollanda’daki Maastrich Üniversitesinde başlandı. Üretilen 140 gram etten yapılan ilk hamburger köftesinin maliyeti toplamda 250 bin Euro oldu. Bu çalışma fazlasıyla maliyetli bir başlangıç olsa da yapay et üretimi için tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başardı.
Geçtiğimiz yıllarda birçok girişimci, bu alana büyük yatırımlar yapmaya başladı. ‘İklim Felaketi Nasıl Önlenir’ adlı yeni kitabının tanıtımında konuşan Bill Gates de küresel ısınmadaki payından dolayı gelişmiş ülkelerin hayvan yetiştiriciliğini bırakıp yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini söyledi. Türkiye de bu konuda adımlarını attı, Ankara Üniversitesi biftek.co start-up’ıyla yapay et üretim çalışmalarını sürdürüyor.
Yaygınlığı yıl geçtikçe artan yapay etin birçok avantajının yanında dezavantajları da bulunmakta. Hayvansal üretimden kaynaklı sera gazlarının azaltılması ve böylece küresel ısınmanın önlenmesinde adım atılması, orman ve arazi tahribatlarının önüne geçilmesi, birçok hayvanın kesilme gerekliliğinin ortadan kaldırılması ve artan insan popülasyonun protein ihtiyacının sağlanması yapay etin sağladığı faydalardandır.
Yapay etin sebep olacağı potansiyel riskler ise geleneksel hayvancılıkla yetiştirilen hayvanların kendi bağışıklık sistemleri, onları hastalıklara karşı koruyabilir fakat hücre kültürlerinde böyle bir bağışıklık yoktur veya yok denecek kadar kısıtlıdır. Bu tür ortamlarda bakteriler, hayvan hücrelerinden çok daha hızlı çoğalabilir ve kısa sürede bağışıklık yetersizliğinden kaynaklanan sorunların oluşup yayılmasına sebep olabilir. Bu nedenle üretim tesislerinin sterilliğinin sağlanması çok önemlidir. Ayrıca üretiminin aşırı yüksek maliyeti, büyük ölçüde uygulanamaması, tüketiciler tarafından doğal kabul edilmemesi yapay etin tüketimine mesafeli durulmasına neden olmuştur.
Önümüzdeki yıllarda geleneksel ete alternatif olarak sunulan yapay etin tüketici tarafından kabul edilip edilmeyeceği, üretiminin ve yaygınlığının ne seviyeye geleceğini göreceğiz.
Hazırlayan: Nurgül Arpacı