Yıl 1939. Avrupa 1. Dünya Savaşı etkilerinden yeni yeni kurtulmaya çalışırken Almanya´da yönetime gelen Nazi iktidarı, kaybettiği gururunu ve topraklarını geri almakta kararlıydı. Takvimler 1 Eylül’ü gösterirken Almanya´ya ait zırhlı birliklerin Polonya topraklarına girmesiyle savaş resmen başlamış oldu.

Batı Avrupa´da çoğu ülkeyi ele geçiren Almanya´nın sıradaki hedefi Sovyet Rusya’ydı. Hitler öncelikle Sovyet ordusunda kullanılan araçların akaryakıt tedariğinin %90’ını sağlayan Kafkasya´yı ele geçirmek istiyordu.

22 Haziran 1941’de başlayan ve dünya tarihinin en geniş çaplı askeri harekatı olarak bilinen Barbarossa Harekatı ile Sovyet toprakları içinde 1000 km kadar ilerlendi. Hitler 6.Kolordu’yu Kafkasya´ya gönderdi. Petrol yatakları Alman ordusu için ufukta belirmek üzereyken planlar bozuldu ve Hitler ordunun yarısını Mareşal Friederich Paulus önderliğinde Stalingrad´ı alması için görevlendirdi. Bu karar 2 milyon askerin ve binlerce sivilin ölümüne sebep olacaktı.

Stalingrad

, 600.000 nüfuslu büyük bir sanayi merkezi olsa da Hitler’e göre sadece ismi sayesinde önemliydi. Stalin isimli bir şehrin ele geçirilmesi dünya kamuoyunda iyi bir propaganda aracı olacaktı. Planlarına göre sadece 3 ay içinde Stalingrad´ı alacağını düşünen Paulus, 21 Ağustos´ta verdiği saldırı emiriyle sonrasında 200 gün boyunca çıkamayacağı bir çatışmanın içine girdi.

İlk 2 hafta sadece uçak saldırıları ve top atışlarıyla şehir harap edilmişti. Alman generallerinin ürettiği Blitzkrieg taktiği ile Fransa, Polonya gibi ülkelerin kısa süre içinde teslim olmaları sağlanmıştı. Bu taktiğin temel prensibi; zırhlı birliklerle düşman siperlerini yarmak, uçak ve top atışlarıyla iyice zayıflatmak ve düşman birliklerini sarmalayarak teslim olmalarını sağlamaktı. İlk aşamada şehri moloz yığınına çeviren Alman Hava Kuvvetleri, zırhlı birlikleri daracık sokaklarda Rus keskin nişancılarına karşı açık hedef haline getirmişti.

Bu sırada Stalin tarafından Stalingrad´ı savunması için General Vasili Çuykov görevlendirilmişti. Vasili Çuykov agresif, askerlerinden adeta imkansız şeyler isteyen tipik bir Sovyet generaliydi. Bu üst dereceli komutanın emirleriyle savaş evlere kadar indirgendi; bir odada Alman, bir odada Rus askerleri sadece bir ev içinde günlerce çatıştılar.

Sibirya kışının etkisini göstermesi, Berlin tarafından Doğu cephesine yardımların kesilmesi ve en sonunda 31 Ocak 1943´te Mareşal Paulus´un teslim olmasıyla savaş resmen sona erdi. Bu yenilgiye kadar Hitler ordusu yenilmez bir güç olarak düşünülmekteydi. Stalingrad´da Kızıl Ordu’nun bu başarısı tüm dünyada bir umut ışığı olarak görüldü.

Hazırlayan: Yusuf Çetinkaya