Roma’dan Osmanlı’ya uzanan dört büyük imparatorluğun kalbi, boğazların konumundan İpek Yolu’na kadar stratejik önem taşıyan, Konstantiniye’den bugünkü İstanbul olan bir şehir… On altı yüzyıl boyunca üç büyük kıtanın kesişiminde anakent olarak yer alan İstanbul; barındırdığı etnik köken farklılığını, Byzantion ile başlayan serüveniyle değişen isimlerinde de kendini göstermiştir.
Bir Antik Yunan şehir devleti olarak kurulan Byzantion, bir süre Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak kaldıktan sonra gelecek bin yıl boyunca Orta Doğu’ya hâkim olacak bir şehir olan ve Konstantinopolis adıyla anılan Bizans İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmıştır. 1204’te Latinlerin işgaline uğrayan şehir, tekrar Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmeden önce 1261’e kadar Latin İmparatorluğu’nun başkentliğini üstlenmişti.
Tarih sahnesinde aldığı rol boyunca farklı medeniyetler tarafından 32 kez kuşatılan İstanbul, Peygamber’in hadisi üzerine 668-669 yılları arasında İslam ordusu tarafından hedef alınmıştı. Osmanlılar döneminde Yıldırım Bayezid ile başlayan kuşatma süreci, oğlu Musa Çelebi’nin de 1411 yılındaki girişimiyle üçüncü kez başarısızlıkla sonuçlandı. Fetihten önceki son kuşatmayı gerçekleştiren II. Murad, tarih 1422’yi gösterdiğinde on bin akıncıyla İstanbul yollarına dayanmıştı. Kardeşi Şehzade Mustafa’nın isyanının patlak vermesiyle başarısız olan dördüncü kuşatma girişimi, sırada Sultan Murad’ın oğluna kalmıştı.
Askeri bir deha olan II. Mehmed, tahta geçtiği dönemde fetihten önce boğazın kuzeyinden gelebilecek saldırılara karşı Rumeli Hisarı’nı, Bayezid döneminden kalan Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa ettirdi. 6 Nisan 1453’te karadan ve denizden çevrelenen İstanbul, Bizans’ın yıkılan surları yenilemesi ve Haliç’e girişi engellemesiyle Sultan II. Mehmed’i, savaşın seyrini değiştirecek olan stratejik bir planı uygulamaya yönlendirdi. Plan dahilinde 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç’e indirilmesi, Bizans Başkumandanı Giustiniani’nin hayretleriyle karşılandı.
29 Mayıs 1453 Salı sabahı mehter marşının yankılandığı muharebe ortamı, gemilerin ışıklandırılması ve tekbir sesleriyle bir zafer alanına dönüşmüştü. Henüz 21 yaşında İstanbul’un Fatih’i olan II. Mehmed, Bizans İmparatorluğu’na son vererek Orta Çağ’ın sonu, Yeni Çağ’ın başlangıcı olan bu olayın bir kahramanı olarak tarihte yer edindi.
568 yıl öncesine gidildiğinde kendisini 624 yıl boyunca hüküm sürmüş olan dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından biri, Osmanlı İmparatorluğu’nun kalbinde bulan İstanbul; Fatih Sultan Mehmed’in Batı kültürü hakkındaki engin bilgisiyle tarihi dokusuna zarar gelmeden yeniden yapılandı. Böylece Romalılar döneminden gelen ‘Istinpol, Istinpolis’ telaffuzlarının değişimiyle günümüz İstanbul’u olan şehir, Fatih’in yaşam vermiş olduğu saraylar, hanlar ve kervansarayların da inşasıyla kültürel zenginliğe sahip bir şehir haline geldi.
Hazırlayan: Begüm Özgün