Dünden Bugüne Sinema

Dünya Tiyatro Günü
27 Mart 2021
Taoizm
3 Nisan 2021

Dünden Bugüne Sinema

Gözümüz art arda belirli bir hızla perdeye yansıtılan film karelerini devamlı bir hareket halinde görür. Bu saniyede yaklaşık 16-24 kareye tekabül eder. Gözün sinemaya kaynaklık eden bu özelliği sayesinde fotoğrafın bile bulunuşundan önce her sayfasına resim çizilen bir kitabın hızla çevrilmesiyle hareketli görüntü izlenimi yaratılabiliyordu. 1832 yılında icat edilen ve Yunanca karşılığı ‘göz aldatması’ olan ‘Fenakistiskop’ aleti ile ilk animasyon oluşturuldu.

1877 yılında Eadweard Muybriagef yan yana sıraladığı fotoğraf makineleriyle koşan bir atın görüntülerini çekerek dönen bir diske yerleştirdiği fotoğraflarla atın hareketli bir görüntüsünü elde etti. Birkaç yıl sonra Thomas Alva Edison ve yardımcısı, kenarlarına sıralı delikler açılmış 15 metrelik filmler üzerine saniyede 40 görüntü saptayabilen ‘Kinetoskop’u icat ettiler. Ancak bu görüntüler tek bir izleyici tarafından izlenebiliyordu. Kinetoskopların piyasaya sürülmesiyle beraber Edison ilk film stüdyosu olan Black Maria’yı kurdu.

Kinetoskopu Paris’te bir sergide gören Lumiere kardeşler ‘Sinematografi’ adını verdikleri bir aleti geliştirdiler. Bu alet film çekimi ve gösterimi yapabiliyor ve hafifliği sayesinde kolaylıkla istenen yere taşınabiliyordu. Kardeşler, 28 Aralık 1895’te sinemanın başlangıcı kabul edilecek olan ilk gösterilerini gerçekleştirdiler. ‘Lumiere Fabrikasından İşçilerin Çıkışı’ isimli yaklaşık 1 dakikalık bir filmle başlattıkları ve 100 kişinin izlediği ücretli gösterilerini çektikleri 10’a yakın filmle devam ettirdiler. Özellikle ‘Bir Trenin Gara Gelişi’ filmi gerçekçi görüntüleriyle seyircilerin ilgisini topladı hatta birçok kişi üzerlerine gelen trenden kaçmaya çalıştı.

20. yüzyılın ilk yıllarında sinema bir ticaret dalı haline geldi. Başta Fransız sinemacılar egemenlik sürerken zamanla ABD’de ‘Nickeledon’un kurulmasıyla art arda sinema şirketleri açıldı. Böylece Hollywood’un temelleri atıldı. Alandaki rekabet sayesinde kitlelerin ilgisini çekebilmek adına farklı türlerde daha uzun metrajlı filmler yapılmaya başlandı. Öyküler ve romanlar sırayla beyaz perdeye aktarıldı. Bu dönemde en çok tercih edilen tür komediydi. Charlie Chaplin tarafından yaratılan ve günümüzde dahi severek izlenilen ‘Şarlo’ karakteri yine bu dönemde ortaya çıktı. 1925’te Warner Bros’un Western Electric tarafından geliştirilen ses kayıt sistemini satın almasıyla sesli sinemaya geçiş başladı. Sinemanın ilk sesli filmi ‘The Jazz Singer’ 1927’de yapıldı. Renkli film de sesli sinemayla beraber geldi ama ilk yıllarda az da olsa elle boyama tekniğiyle yapılmış filmler de vardı. Sesle birlikte Hindistan sineması da çok büyük bir ilerleme kaydetti. Yılda ortalama 230 danslı, şarkılı filmler çıkıyordu. 1960lara gelindiğinde klasik Hollywood kuralları yıkılmaya, yeni çekim teknikleri denenmeye, farklı özgün konular işlenmeye başlandı. 1970ler sinemasında başrolleri “modern sinemanın kurucusu” olarak kabul edilen Martin Scorsese, Ford Cappola ve Paul Schrander gibi yönetmenler paylaşmaktaydı.

Lumiere Kardeşler’in bir dakikalık sessiz filmi ile başlayan bu serüven şimdilerde 4D teknolojisi, başarılı görsel efektler, son model ekipmanlar ile bambaşka bir hal aldı. Sinema her ne kadar televizyonun icadıyla değer kaybetse de hala en büyük bütçeye ve gelire sahip eğlence sektörüdür.

Hazırlayan: Aylin Türk

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.