Kitap okumayı seven özellikle de romanlara ilgilisi olan herkes Franz Kafka’yı tanır. 20.yüzyılın en önemli isimlerinden kabul edilen Kafka’nın eserleri gerçekçi ve fantastik unsurları bir araya getirir. Edebiyata Dava, Dönüşüm, Şato gibi birçok eser kazandıran Kafka’yı belki de en çok anlatan kitap Aforizmalar’dır. 89. aforizması kayıp olan kitaptaki 109 aforizmanın çoğu kısa ve derin cümlelerden oluşur.
Franz Kafka’nın yazdığı Aforizmalar’ın en önemli özelliği ise yazarın iç dünyasını daha anlaşılabilir kılmasıdır. Kitapta yer yer kendisini, yer yer ise toplumu suçlayan Kafka, çoğu zaman da onları ve kendisini günahlarından arındırırcasına bu suçlamalarının normal olduğunu savunur. Max Brod’un çeşitli kaynaklardan elde ederek bir araya getirdiği bu “el yazmalar yığını” tüm aforizmaları Kafka tarafından numaralandırılmıştır. Kitapta bazı sözlerin doğaçlama yazıldığı düşünülmektedir. Bunun sebebi yazar bazı aforizmalarda okuyuculara bir şeyler katmak yerine kendisiyle mektuplaşıyormuş, dertleşiyormuş gibi bir yazım dili kullanmasıdır. Kitap, okuyucunun kendisine ait parçalar bulmasının yanı sıra, olaylar üzerinde düşünmesini sağlıyor.
Aforizmalar, düşünsel açıdan yoğun bir kitaptır. Okurken “Yazar burada ne anlatmak istiyor?” dedirten cümleler mevcuttur. Yalnızca bulunduğu dönemi ele almayan, herkese ve her zamana el uzatarak evrensel olan kitap, kimi zaman ufak bir tebessüm ettiren, kimi zaman da gerçekleri dile getirme biçimiyle hayret ettiren benzetmeler ve göndermeler içeriyor. Aforizmalar Kafka’ya başlangıç için çok uygun bir kitaptır.
Kitapta yer alan aforizmalardan biri şöyledir;
“Düz bir yolda yürüyor olsan, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitsen o zaman bu ümitsiz bir durum olur; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik, bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, zeminin özelliğinden ileri gelebilir, umutsuzluğa kapılmamalısın.”
Hazırlayan: Kadir Arda Uğurlu